Bu güzel hayat tek başına yaşanmayacak kadar eşsiz. İllaki paylaşmak lazım. Kimle mi? Anne ile, baba ile, sevgili ile, eş ile, çocuklar ile….çünkü yalnızlık ve mutluluk asla beraber olamayacak iki azili düşman gibidir. Yalniz ama mutlu olunmaz. Mutlu olduğunda yalniz değilsindir. Onu birileri ile paylaşmak zorundasin. En güzel tarafi da budur, paylaşmak. Tek başina yaşanmiyor hiçbir şey. Tek başina yaşamayi Diogenes (diyojen) denemiş ama……
Diogenes evlilik, mal,mülk, devlet yapilanmasi vs… Bunlarin hepsini inkar ve terk ederek fiçisiyla beraber tek başina yaşar. Yaşadiği yere gelen Büyük İskender bu kadar “güçlü ve iradeli” adamin ününü duyar ve ona sorar:” Dile benden ne dilersen” diye. Ama bu, Diogenes’tir. Her şeyi reddeden adam. Büyük İskender kimdir ki onun için. Verdiği cevap ününe yakişir biçimde olmuştur: “Güneşimi kapatiyorsun, gölge etme başka ihsan istemem.” ne kadar büyük laf. Evet kendi döneminde büyük bir üne kavuşmuştur ama acaba mutlu olmuş mudur? Ya da hayat ona gerçekten kucak açmiş midir?
Bakın hemen hemen aynı yazgıyı Efes’te yaşamış olan Herakleitos da yaşar. Heraklitos deyince tanımayız. Çünkü sözü kendisini gölgede bırakmıştır. Ünlü sözü “Bir nehirde iki kere yıkanamazsın” dır. Sözü herkes biliyordur, gelelim hayatına: Heraklitos yaşadığı yerde, Efes’te halkıyla anlaşamayıp dağlarda yaşayan bir filozoftur. Kimseyi beğenmez, herkese söyleyecek bir lafı vardır. Dağlarda ot çöp toplayarak hayatını idame ettirir. Böyle devam ederken vücudunda ödem oluşur. Doktorlar onu iyileştirmek için gübrenin altına sokarlar. O hiç kimseyi beğenmeyen kişi gübrenin altında günlerini geçirmeye başlar. Bu ironiden alınacak dersler var. Hastalığı ilerleyen herakleitos bir süre sonra hayatına veda eder. ” Kırık taşlar” adlı kitabında yaşadığı mutsuzluğu açık bir şekilde görebilirsiniz. İşte, ünlü Herakleitos da mutsuzdur.çünkü yalnızdır. Bu, kendi seçimidir ama yine sonuç aynı işte….
Böyle yaşamışlar, böylece ölüp gitmişer. Adlarını duyurmuşlar, yaşadıkları dönem milattan öncesidir. Medeni, gelişmiş bir dönemde yaşıyoruz, olanaklarımız çok ama mutlu olamıyoruz, değiliz. Bunun için uğraşıyoruz. Mesela zenginliğin mutluluk verdiğini düşünüyoruz. Bu nedenle lüx evler yapıyoruz, pahalı kıyafetler alıyoruz. Bazılarımızın hayatı pahalı yaşamaktan ibaret sadece. Daha acı olanı kendimizi nasıl mutlu edeceğimizi biliyor ama uygulayamıyoruz. Hastalarımdan bazılarında fark ettiğim bir durumdur bu. Basit sorunları çözmek için, hayatımıza yeni bir yön vermek için aradığımız gücün içimizde olduğunu bile bile bir iki tablet hapın bizim adımıza bütün sorunlarımızı yenecegini sanıyoruz. Yanılıyoruz… Eksik olan demek ki para, çok para değil de var olanı paylaşacak birinin olmaması… Günümüzün Herakleitos’ları, Diogenes’leri … Fıçınızı sizinle paylaşacak birilerini bulun çıktığınız dağdan inin ve paylaşmayı deneyin. Yoksa bu çok güzel hayat zindan olur. Platon ruhun beden denen hapishanede olduğunu söylemiş. Kendi hapishanelerinizi inşa etmekten vazgeçin.