Türkiye Psikiyatri Derneği’nden yapılan açıklamada, Siirt’teki tecavüz olayına değinildi, ‘Bedeni ve ruhu örselenmiş bir çocuğun geleceği de yaralıdır’ denildi.
ntvmsnbc
Güncelleme: 15:20 TSİ 23 Nisan. 2010 Cuma
İSTANBUL – Türkiye Psikiyatri Derneği Yönetim Kurulu adına Yard. Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi ve Adli Tıp Uzmanları Derneği adına Doç. Dr. Halis Doksöz’ün yaptığı yazılı açıklamada, Siirt’te ortaya çıkan tecavüz olayının kamuoyu vicdanında derin yaralar açtığına değinildi. Çocuk istismar ve ihmallerinin toplumumuzda örtük kalmış çok ciddi bir olgu olduğu bildirilerek, istismarı ve tecavüzü önlemeye, ortadan kaldırmaya yönelik önlemlerin yaşama geçirilmesi gerektiğinin altı bir kez daha çizildi.
“Bu üzücü olay çocuk istismar ve ihmalinin toplumumuzda ne denli ciddi ve o denli örtük kalmış bir olgu olduğunu, istismarı önlemeye, ortadan kaldırmaya yönelik önlemleri yaşama geçirmenin ne denli yaşamsal olduğunu bir kez daha göstermiştir” denildi.
Açıklamada, tüm dünyada ihmale, şiddete uğrayan, ticari ve cinsel sömürünün nesnesi olan alkol ve madde kullanan çocuk sayısının giderek arttığı, bir milyar çocuğun sağlıklı ev ortamından uzakta büyüdüğü belirtiliyor.
Türkiye’de 16.000 çocuk üzerinde yapılan bir çalışma, herhangi bir istismar biçimine maruz kalma oranının yüzde 33 olduğunu gösteriyor. Bu durumun sebepleri arasında ise yoksulluk, işsizlik, sosyal desteğin olmaması veya zayıf olması, aile içinde geçimsizlik ve şiddetin varlığı, evde çok sayıda çocuk olması gibi etkenler sıralanıyor.
EN ÇOK KIZ ÇOCUKLARI İSTİSMAR EDİLİYOR
“Türkiye’nin aile ve çocuk merkezli insani gelişme ve refah göstergeleri dünya ortalamasının çok altındadır. Korunmaya muhtaç çocuklar için koruyucu, önleyici ve destekleyici projeler geliştirilememiş ve yaşama geçirilememiştir” denilen açıklamada şu ifadelere yer veriliyor:
“Son 5 yılda çocuklara yönelik başta ekonomik istismar olmak üzere çocuk ihmali ve istismarının yaygınlığı giderek artmıştır. Fiziksel ve cinsel istismar olgularında da belirgin artış gözlenmektedir. Çocukların cinsel istismarı genellikle 8-12 yaş arasında yoğunluk göstermektedir. Cinsel istismara uğrayanların yüzde 60-70’ini kız çocukları oluşturmaktadır. 2000-2001 yıllarında Adli Tıp Kurumu İstanbul Merkezde yapılan bir çalışmada 1455 cinsel saldırıya uğramış çocuk olgunun 1236’sının kız ve sıklıkla 7-11 yaş grubunda oldukları görülmüştür. Çocukların maruz kaldığı istismar ve ihmal ciddi ve kalıcı ruhsal sorunlar yaşamasına, kişilik gelişimlerinin bozulmasına yol açmaktadır. Cinsel istismar ve sömürü, fiziki sağlık yanında çocuğun ruhsal, duygusal, toplumsal yaşamı üzerinde kalıcı, derin ve yaşam boyu sürecek izler bırakacaktır. Bu sömürüye maruz kaldığı yaş ve gelişim dönemine göre farklılık gösteren karmaşık ruhsal tepkiler ortaya çıkacaktır.”
Açıklamada, Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye ilk imza atan ülkelerden biri olduğu hatırlatılıyor ve sözleşmede yer alan şartlara vurgu yapılıyor:
“Bu sözleşmeye taraf devletlerin, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, cinsel saldırı dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar. Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başlıca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği saklamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin yöntemleri de içermelidir.”
NELER YAPILABİLİR?
Açıklamada, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Adli Tıp Uzmanları Derneği’nin önerileri ise şöyle sıralanıyor:
“1. Cinsel istismar olgularının yargıya çok az yansıdığı göz önüne alınarak mevcut durumun ne olduğu konusunda kapsamlı araştırmalar yapılmalı, yargıya yansıyan veriler sistematik şekilde yayınlanmalıdır
2. Basın ve Medya, cinsel istismar olguları ile ilgili bilgileri yayınlarken saldırıya uğrayan kişinin kimlik bilgilerinin, görüntülerinin ve kimliğini ortaya çıkarabilecek diğer bilgilerin gizli kalmasına özen göstermelidir.
3. Türkiye’de sosyal devlete olan gereksinim her geçen gün daha da artmaktadır. Bu sorunun ortadan kaldırılmasında ve önlenmesinde yönetimlere, ilgili tüm kurum ve kuruluşlara, sivil toplum örgütlerine önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Tüm biçimleriyle istismarı önlemek öncelikle, olumlu bir anlam yüklenerek topluma sunulan, fakat dikkatli incelendiğinde sağlığın bir hak olmaktan çıkarıldığı, kamusal niteliğinden arındırıldığı, üzerinde ticaret yapılan bir ticari nesneye dönüştürüldüğü, bedeni ve ruhuyla insanın ve insana ait tüm değerlerin alınıp satılan bir eşyaya indirgendiği hem sağlıkta hem de diğer alanlardaki “dönüşüm” programlarının acilen durdurulmasını da gerektirmektedir.
4. Çocuk hakları sözleşmesini imzalayan ülkemizin artık sözleşme gereği Türk Ceza Yasası’nda gerekli düzenlemeleri acil olarak gerçekleştirerek bu yasayı çocuğun yüksek yararı doğrultusunda hızla hayata geçirmelidir.
5. Tüm yönleriyle çocuk istismarı ve yarattığı ruhsal sonuçlar toplumun ve ülkeyi yönetenlerin sürekli olarak önemli gündem maddelerinden birisi olmalıdır. Devlet çocukların sağlıklı ruhsal gelişimlerini sağlayacak bir aile ve yaşam ortamı sağlamak, bunu engelleyen sosyal, kültürel ve ekonomik koşulları ortadan kaldırmak, buna yönelik çocuk politikaları geliştirmeye katkıda bulunmak, elverişsiz koşullarda yaşamını sürdürmek zorundan kalan çocukların istismar kurbanı olmalarını önlemek, gereğinde onları koruma altına almak ve rehabilite etmek, bunun yanında çocukların ve erişkinlerin sağlık sisteminden tamamen ücretsiz yararlanmalarını sağlayan ve kolaylaştıran koruyucu sağlık uygulamalarını geliştirmek için gereken yasal ve idari düzenlemeleri yapmak zorundadır.
Türkiye Psikiyatri Derneği ve Adli Tıp Uzmanları Derneği bu önemli konuda kamuoyunu, devletin ilgili kurumlarını bilgilendirme, bilinçlendirme ve duyarlı kılma konusunda üzerine düşen görevleri yerine getirmeye hazırdır. Tüm kamu kurumlarını ve ilişkili sivil toplum örgütlerini çocuk haklarının korunması ve iyileştirilmesi için göreve çağırmaktadır.”